ŞÜKRÜ TÜL’E VEFA MEKTUBU – Hadiye Selda Gür Yılmaz

Bu mektubu, kendisine 61. doğum günü armağanı ve teşekkürlerimi sunmak üzere yazdım…

 

Sayın Şükrü Tül,

Sizinle 2009 yılının mart ayından, dünya konukluğundan ayrılıncaya kadar Ege Bölgesi'nde, Yunanistan ve Girit Adası'nda çok güzel geziler gerçekleştirdim. Sizinle gezmek sadece gezmek değildi. Anadolu'nun binlerce yıllık arkeolojik, etnografik, folklorik ve tarihsel birikimine yolculuk yapmak demekti. Her gezi yolculuğumuzda öyle güzel anlatırdınız ki kendimi bin yıllar öncesinde hayal eder, o günleri düşünürdüm. Bir günlüğüne de olsa güncel sıkıntılardan uzaklaşmak bende bir çeşit ruhsal sağaltım oluştururdu. Mikrofonu elinize aldığınızda geçmişe yolculuğum başlardı. İnsanoğlunun yaşadığı sıkıntıları, savaşları, aşkları, maceraları sizin gür sesinizle dinlemekten büyük zevk alırdım. İnsanın uygarlık yolundaki yürüyüşünde her şey birbirine çok bağlıydı. Her uygarlık birbirini etkilemişti. Bu bağlantı ve etkileşimleri öyle güzel ve destansı anlatırdınız ki, şaşkınlıkla karışık bir hayranlık içinde kalırdım.

Sizin danışmanlığınızda gerçekleşen ilk gezimde-Milas-Beçin gezisi-, otobüse koca bir bez torba dolusu kitap, fotoğraf, dergi, gravür, kartpostal, harita ve müzik albümleri ile binmeniz ilgimi çekmişti. O torba içinde neler vardı ve ben nasıl bir geziye gidiyordum? Sıradan bir gezi olmayacaktı, bu belliydi. Gezimiz baştan sona bilgi, belge, fotoğraf ve türkülerle zenginleşmişti. Bu gezi benim için bir dönüm noktası oldu. Bundan sonraki geziler, benim için Anadolu'nun özellikle de Ege'nin zengin kültürüyle yoğrulma ve mayalanma gezileri oldu. Ekmek ustası ve maya siz, daha çok fırın ekmek yiyecek olan bendim.

Gezilerde sizi özel olarak gözlemlerdim. Meslek aşkınızın öz ışıltısı gözlerinizden fışkırmaya başlar, bütün bedeninize yayılırdı. Her ören yerine daha önceleri birçok kez gitmenize karşın, büyük bir özlem ve heyecanla, koşarcasına yeniden ulaşma çabanız; gözlerinizi iyice parlatır, heyecanınızı artırırdı. Taşlara* kavuşma anınız sevgiliye kavuşmaktan farksızdı.

2010 yılının güzel bir sonbahar gününde, gümüş ışıklara boğulmuş Batı Toros Dağlarının eteğindeki Sagalassos ören yerine sizinle çok güzel bir gezi gerçekleştirmiştik. Hasan Hüseyin Korkmazgil'in "Ağlasun Ayşafağı" adlı kitabından okuduğunuz şiirlerle ulaşmıştık ören yerine. Manzara sizin okuduğunuz şiirlerle daha da bir güzelleşmişti. Unutulmaz keyifli dakikalardı. Şiirler, türküler eşliğinde bir antik şehre ulaşma ayrıcalığını sizinle yaşadım. Ne kadar teşekkür etsem azdır. Bu geziden sonra o şiir kitabına ve Sagalassos'a aşık olduğumu bilesiniz.

Şükrü Bey, siz bir Ege Bilgesiydiniz. Siz sadece arkeolog ve öğretmen değil, iyi bir gezgin ve gezdiriciydiniz. Aynı zamanda iyi bir anlatıcı, dramatize ediciydiniz. İyi bir etnolog, coğrafyacı ve gurmeydiniz. En büyük hayaliniz emekli olunca bir lokanta açmaktı. Bu lokantada taş plaktan rebetiko dinlerken, Ege güneşi kokan zeytinyağlı yemekler (özellikle sizden öğrendiğim Aydın'ın enginar yaprağı yemeğini) yemeyi hep umut ettim. Olmadı, hayal olarak sizinle uğurlandı.

Sizinle gerçekleştirdiğimiz Orta - Batı Yunanistan gezimiz çok zengin ve renkli bir geziydi. Yanya Arkeoloji Müzesi ziyaretinde kıvançlı ve keyifli saatler yaşayacağımı nereden bilebilirdim. Müze çalışanları her eseri zevkle ve sevgiyle anlatmanıza şaşırmışlardı. Görevlilerden biri "Danışmanınız daha önce buraya geldi mi? Ne kadar bilgili ve güzel anlatıyor" diyerek hayranlığını gezginlere iletmişti. Siz de bizler gibi Yanya'ya ilk defa geliyordunuz. Ege ve Yunan kültürüne egemen oluşunuz, dersinizi önceden çok iyi çalışmış olmanız (her geziden önce çok ayrıntılı ve özenli araştırmalar, hazırlıklar yaptığınızı biliyorum) ve bütün bunlara ektiğiniz meslek aşkı, dilimizi bilmeyen görevlileri bile derinden etkilemişti.

Siz farkında mıydınız bilmem, ama gezginler ve turist rehberleri arasında "Şükrü Tül Ekolü" yaratmıştınız. Her geziniz turist rehberleri için bir eğitim gezisi, benim için keyifli bir yaşam dersiydi. Aynı zamanda sağaltıcı, yeni meraklara yol açan, araştırmaya yönlendiren geziler oldu.

Şükrü Bey, sizinle ilgili beynimdeki en önemli imge arkeolojik eserlerdeki antik yazıları okuyup bize çevirmenizdi. Siz benim için "Taşların Usta Dili" * oldunuz. Sizin erken göçünüz taşları dilsiz, Anadolu sevdalılarını danışmansız bıraktı. Ben gezmeye ve bu bitek toprakların zenginliklerini sevmeye devam edeceğim. Sanırım siz de bunu isterdiniz, değil mi?

Ben sizin sayenizde iyi bir gezgin ve Anadolu'ya aşık bir insan oldum. Ben ve benim gibi nice insana bu özel toprakların altındaki ve üstündeki bütün kültürel değerlerin varlığını bellettiğiniz için teşekkür ediyorum.

Doğum gününüzü buz gibi gazoz içerek ve gezi fotoğraflarını izleyerek kutluyorum. İyi ki bu dünyadan geçtiniz. Saygılarımla...

Bu yazı Kent Yaşam Dergisinde yayınlanmıştır. (http://www.kentyasam.com/sukru-tule-vefa-mektubu-yhbrdty-3992.html)

Hadiye Selda Gür Yılmaz

error: Content is protected !!