Yusuf Küçük Rehberliğinde
18 Ocak 2025, Cumartesi
Antik çağdan günümüze çok kültürlülüğün mutfağa yansıması
AKHİSAR LEZZET TURU, “ZEYTİN & ZEYTİNYAĞI”NIN ÖYKÜSÜ
15 Milyon zeytin ağacı ve ülkenin siyah zeytin üretiminin yüzde 35’ini, yeşil zeytin üretiminin ise yüzde 70’ini tek başına karşılayan Akhisar, ülkemizin Zeytin Başkentidir.
Öte yandan, ilk insan izleri M.Ö. 7000’lere kadar uzanan bu kadim yerleşim, verimli ovalarında binlerce yıldan bu yana, pek çok kültüre ev sahipliği yapmıştır. Roma döneminde önemli bir sanayi kenti olmuştur. Yakın tarihe baktığımızda, kentin demografik yapısı 1. Dünya savaşı öncesi Rumlar- Ermeniler – Türkler hatta Türkmenlerden oluşmakta iken savaş sonrasında Rumeli ve Balkan göçmenlerinin eklenmesiyle yeni bir boyut kazanmıştır. Bu renklilik ve etkileşim doğal olarak mutfağa, yeme-içme kültürüne yansımış müthiş bir zenginliğe ulaşmıştır.
Sabah saat 07.30’da Karşıyaka, Bostanlı Vapur İskelesi yönündeki tramvay durağının arkasındaki Havaş durağında, saat 08.00‘de Alsancak Lozan Meydanında buluşarak hareket ediyoruz. İstanbul yolu üzerinden, günümüzde Manisa’nın bir ilçesi olan Akhisar’a gidiyoruz. Bugün size Akhisar’ı tarihiyle, yemek kültürüyle, ekonomisinin ekseni olan zeytinciliği ile tanıtmaya çalışacağız.
Güne Akhisar’a özgü Katmer ile kahvaltı ederek başlayacağız. Arzu edenler kuzu kelle – kokoreç’in tadına bakabilirler bu arada. Sabah şöleni sonrasında özgün yapısını koruyabilmiş olan nadir evler arasında dolaşıp fotoğraflarını çekeceğiz. Eski Çınaraltı esnaf kahvesinde çaylarımızı yudumlarken Paşa Camii ve Hamamına bakıp, hikayesini öğreneceğiz. Sonra geleneksel bir tahin helvası imalathanesine konuk olacağız. Helvanın nasıl yapıldığını izleyecek, sıcak sıcak tadına bakabileceğiz.
Akhisar’da son yıllarda birçok yenilik ve güzel şeyler oluyor. Zeytin ve zeytinyağının bu kadar önemli olduğu bu ilçede, “Tarihi Kasap Hali”, yaşayan bir zeytinyağı müzesine dönüştürülmüş. Akhisar’ın en eski ticaret bölgelerinden biri olan ve çeşitli meslek gruplarını içinde barındıran bu yapı, 1928 yılında Bulgar ustalar tarafından inşa edilmiş ama zamanla özelliğini kaybetmişti. Anıtlar Kurulu, Manisa Valiliği ve Akhisar Belediyesi tarafından 2012 yılında restore edildi. Ve zeytin ve zeytincilik müzesi olarak kimlik kazanan bina, aynı zamanda “Akhisar Mutfağının” damak tadını yansıtan cafe restoranı ile yaşayan bir eser haline getirildi. Çok da güzel oldu! Bu arada yaptırabilirsek zeytin şekerinin tadına bakabilirsiniz.
Zeytinyağı uzmanımız Yusuf Bey’in bilgilendirmeleri ile Akhisar’da zeytincilik ve zeytin konusunda şaşırtıcı bilgiler alacağız. Bir zeytinyağı fabrikası ziyareti ve tadımlarla artık coğrafi işaret almasını beklediğimiz
Akhisar’a özgü “Domat Yağı”nın yararlarını öğreneceğiz.
Öğle yemeğinde size seçenek sunacağız ve arzu ettiğiniz yerde artık Türkiye çapında ünlü olan “Akhisar Köftesi”ni farklı ustaların elinden tadacağız.
Yemekten sonra, İncilde bahsi geçen Yedi Kiliseden biri üzerinde olduğu tahmin edilen Ulu Cami’yi gezeceğiz. Akhisar Ulu Camii çok önemli bir yapıdır. Saruhanlı Beyliği zamanında, muhtemelen 14. yüzyılda “Fethiye Camii” olarak kiliseden camiye çevrilmiştir. Cami, medrese ve tekkeden oluşan külliyeden günümüze sadece cami gelebilmiştir. Bu caminin, en azından bir bölümünün, bir Roma yapısının kalıntıları üzerinde inşa edildiği bilinmektedir. Bazı yayınlarda ilçede ilk Hristiyanların kilise olarak kullandıkları yapının Ulu Cami’den önce aynı arazide yer aldığı önerilmektedir. Yani, başlangıçta bir Roma Tapınağı ardından Erken Hristiyanlık döneminde bir kilise (olasılıkla M.S. IV. yüzyıldan sonraki St.Basil Kilisesi), sonrasında ise cami olarak kullanılmıştır. Bahçedeki apsis izleri de kilisenin varlığına işaret etmektedir.
Ardından, Tyteira Antik Kentinin kalıntılarını göreceğiz. Tyteira’yı 2015 yılında kaybettiğimiz Ark. Şükrü Tül’den bir alıntıyla aktarıyoruz;
AKHİSAR- TYTEİRA (Ark. Şükrü TÜL)Hermos/Gediz ırmağının önemli kollarından biri üstünde; Kumçay / Hyllos kıyısında yer alan kentin tarihöncesi dönemlere ilişkin kalıntısı olan höyük günümüzde Devlet hastanesinin bulunduğu tepedir. Manisa Müzesi’nin yaptığı kazılarda ortaya konan kalıntılar, Eski Tunç Çağına dek inmekte; yöredeki Gelenbe/Yortan kültürü ile yakınlık göstermektedir. Hellenistik çağın başlangıcında, Pergamon ile Suriye krallığı arasında bir alan olarak savaşlara sahne olmasıyla Thyatheira tanınmıştır. İÖ 281 yılında Pergamon ile Seleukos krallığı arasında yapılan Kyropedion savaşında general Lysimakhos ölmüş, Suriyeliler bölgenin egemeni olmuşlardır. Bir yüzyıl sonra ise İ.Ö.190 yılında bu kez Magnesia/Manisa önünde yapılan savaşta yenilen Seleukoslar, bölgeyi terkederek Toroslar’ın arkasına çekildiler. Hellenistik çağ Thyatheira’sından günümüze ulaşan önemli bir kalıntı bulunmamasına karşın Roma çağının başlangıcıyla kent Küçük Asya eyaletinin bir conventus/kaza merkezi olarak önem kazanır. Pergamon-Sardeis yolu üzerinde yeralması nedeniyle gelişmeler surla çevrili olmayan bir kentleşme biçiminde izlenmektedir. Tepemezarlığı adı verilen bölgede 1969-1971 yıllarında yapılan kazılar sonucunda ortaya konduğu gibi bir Roma sütunlu caddesi-belki de bir Decumanus-Thyatheira’yı ikiye kesmektedir. Kemerli portikolarla süslü bu caddenin arka kesiminde ise bir bazilika planlı yapı ortaya çıkarılmış ve İS 6-10. yüzyıllar arasına tarihlendirilmiştir. Sözkonusu kalıntının Apokalyps’in Yedi Kilisesi’nden biri olabileceği savı ise pek geçerlilik taşımamaktadır. Bu yapının İlahiyatçı Yahya/St. Jean dönemine ilişkin olmaması ve kuzeye yönelik bir bazilika olması bu savı geçersiz kılmaktadır. Oysa kentin kuzey kesimindeki Ulucami’nin içerdiği duvarlar ve mimari şema burada büyük bir bazilika planlı kilisenin var olabileceğini ortaya koymaya yeterlidir. Doğudaki mihrabı ile içerdiği Herakles düğümü sütunlarıyla Ulucami, Apokalyps’in Yedi Kilisesi’nden biri olmaya biçimsel nedenlerle adaydır. |
Bugün ziyaret edeceğimiz yerler arasında olan Akhisar Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi ise, 11 bölümde 1451 eserin sergilendiği arkeolojik ve etnografik eserlerden oluşmakta. M.Ö. 6000-3000 yıllarına tarihlenen Yortan seramikleri, M.Ö. 700-500 yıllarına ait seramik, gümüş kap ve altın buzağı, Hellenistik Dönem seramikleri, M.Ö. 500 – M.S. 200 tarihleri arasına ait figürinler, eşyalar ile M.Ö. 500’lere tarihlenen lir çalan Eros ve diğer eserleri hayranlıkla seyredeceğiz…
Bu renkli turun ardından, yine Akhisar’a özgü bir ikram olan “Cilveli Kahve” molası vereceğiz.
Akşamüzeri boza ve dondurma tadımları yaptıktan sonra İzmir’e hareket ediyoruz. Keyifli bir gezi sonrasında, İzmir’e dönüş…
FİYATA DAHİL OLAN HİZMETLER
Tur boyunca ulaşım ve transferler
Rehberlik
Sabah kahvaltılık -katmer- ikramı
Zeytinyağı bilgilendirme ve tadımı
FİYATA DAHİL OLMAYANLAR
Sabah kahvaltıda tadımlık kokoreç, pideli kelle –paça
Öğle yemeği (köfteciler ve tatlı)
Zeytin şekeri ve helva alışverişleri
Müze ve ören yeri giriş ücretleri
Cilveli Kahve ve çay molaları
Kişisel alışverişler- harcamalar
NOTLAR:
Turlarımız tek araçla sınırlı olup, araç büyüklüğü katılımcı sayısına göre belirlenir.
Katılım bu programda 20 kişi ile sınırlıdır.
Rezervasyon tur ödemesi yapılınca kesinleşir.
Günübirlik araçlarda koltuk numarası vermiyoruz.
Müze ve ören yeri girişleri için bir yıl geçerli olan MÜZEKART almanızı öneririz.
65 yaş üstü misafirlerimizin müze ve ören yeri girişleri ücretsizdir.
Hava durumuna uygun giysiler ve rahat yürüyebileceğiniz ayakkabılar getirmenizi önemle tavsiye ederiz.
Dini mekanlar için yanınıza bir şal ya da başörtüsü alabilirsiniz.
Alerji veya kritik rahatsızlıklarınız var ise, kayıt esnasında acentemize bilgi veriniz.
Yerimiz olduğu takdirde son kayıt tarihi 16 Ocak 2025, Perşembe günüdür.
Acentemiz zorunlu durumlarda tur programında değişiklik yapabilir.
İPTAL KOŞULLARI
Tur çıkış tarihinden 3 gün öncesine kadar yapılan iptallerde kesintisiz geri ödeme yapılır.
Herhangi bir nedenle daha sonra yapılan iptallerde veya tura gelinmediğinde sözleşme kuralları geçerlidir.
Acentemiz elde olmayan nedenlerle turu iptal etmek zorunda kalırsa ödemeler iade edilir.