Marsyas Vadisinde Karya Kentleri &  Çoban Marsyas Efsanesi

Ark. Nezih AYTAÇLAR Danışmanlığında

TUR PROGRAMI:

Sabah saat 07.30’da Karşıyaka / Bostanlı İskelesi yönündeki Havaş Durağında, 08.00’de Alsancak/Lozan Meydanı’nda gezginlerimizle buluşarak, Aydın istikametine doğru yola çıkıyoruz. Yol güzergâhımızda, bugünkü gezimizin ana hedefi olan Karya kültürüne dair bildiklerimizi gözden geçiriyoruz.

Hedefimiz Çine Çayı (Marsyas) vadisindeki iki kadim Karya kenti olan Alinda ve Alabanda. Arkeolojik veriler şimdilik yeterli olmasa da, gezeceğimiz kentlerin, MÖ 2. binyılda Hitit kaynaklarında geçen “İyalanda ve Waliwanda” ile aynı yerler olduğu yönünde düşünceler var.

Alinda antik şehri Karpuzlu ilçesinin hemen kıyısında, eski adıyla Demircidere’ye yukarıdan bakıyor. Beşparmak Dağlarında birkaç kilometre ilerledikten sonra, kente su taşıyan kemerlerden başlayarak, şehri yukarıdan aşağıya katedeceğiz. Kemerlerin yapısını, çevredeki nekropolis (mezarlık) alanlarını görecek, baharın kırmızı anemonlar, papatyalar, hindibalar ve diğerleriyle bize sunduğu görsel bir şölen içinde yürüyeceğiz. Şehrin yukarı akropolisindeki yapı kalıntıları ve sarnıçlar, hala ayakta duran surlar, aşağı akropolisteki tapınak, meclis binası ve kuleyi görerek ilerleyeceğiz…

Şehri kuşatan genç Makedonyalı Aleksandros (İskender) ile ona evlâdı gibi sahip çıkan Karya prensesi / kraliçesi Ada üzerine sohbet edeceğiz. Şehrin zeytin ağaçlarıyla donatılmış tiyatrosu üzerinden agoraya ineceğiz. Belki de antik dünyanın en iyi korunmuş örneklerinden biri olan görkemli Alinda pazar yeri yapısını gezecek, Karpuzlu evleriyle antik şehrin nasıl iç içe geçtiğini, evlerin bahçesindeki sütunları, duvardaki antik işlemeli taşları merakla keşfedeceğiz.

Çine çayına adını veren Marsyas’ın mitolojik öyküsünü hayal ederek yapacağımız kısa bir yolculuk sonrası öğlen yemeği için mola vereceğiz. Öğleden sonramızı bir diğer antik şehre, Alabanda’ya ayırdık. Halil Ethem Bey’in 1905-06 yıllarında burada kazı çalışmaları yapmasının Türkiye arkeolojisindeki önemine değineceğiz. Ancak ne yazık ki, bir çanakta kurulduğu için kalıntılarının büyük kısmı alüvyon tabakası altında kalan (ve büyük ihtimalle çok iyi korunmuş olan) kent, arkeolojik araştırmalar açısından şanssız olarak değerlendirilebilir. Buna rağmen “süsenlerle süslü” tiyatrosu, mimarlık tarihinde özel bir yeri olan Apollon Isotimos Tapınağı ve Karya Birliği’nin toplantı yerlerinden Zeus Khrysaoreus Tapınağı, hâla ayakta duran ve leyleklerin baharı karşıladığı Meclis Binası göreceğimiz kalıntılar arasında olacak.
Akşam çaylarımızı Doğanyurt /Araphisar köyünde içtikten ve güzel bir günü taçlandırdıktan sonra dönüş yoluna koyulacağız. Saat 19.30-20.00 civarında İzmir’e ulaşmayı planlıyoruz.