“Büyük babamın geldiği toprakları görebilmek çok heyecan vericiydi.”
Ülker KIRIM
Sabah saat 06 da bir hayali gerçekleştirmek üzere, Ukrayna”nın Kırım bölgesi, Odesa, Kiev turu için İzmir Adnan Menderes Hava Limanı iç hatlar terminalinde buluştuk. Büyük babamın geldiği toprakları görebilmek çok heyecan vericiydi.Ebruli Turizm için bir ilk olan bölgede “Yeşil Ada”da” 8 gün 7 gece geçirecektik.
Bir gün öncesi Ödemiş – İzmir karayolunda trafik kazası geçiren Ayşe, Yaşar Karadağ çiftinin eksikliği nedeniyle üzgündük. 08:00 uçağı ile önce İstanbul”a, 10:25 uçağı ile İstanbul”dan hareketle saat farkı olmadan saat 12;15 civarında Simferopol”a indik.. Gümrük ve pasaport işlemlerinden sonra Türkçe tercümanlık yapacak olan Hasan Bey bizi karşıladı. Hasan Bey İstanbul”dan Kiev”e “Kiev Üniversitesi”nde” okumak için gitmiş, 4 yıldır Kiev”de yaşıyor ve Rus Edebiyetı ve Dili öğrencisiymiş.Ukraynalı rehberimiz ve bizi gezdirecek otobüsümüz hava alanında bizi bekliyordu.
Simferopol (Akmescit)
Simferopol”da ilk durağımız tarihi bir binada olan Flamingo Restaurant”ta öğle yemeğiydi. Simferopol troleybüsleri ile 1950″lerin Türkiyesi gibiydi. Geniş ve bol ağaçlı caddeleri, yüz yıllık parkı ile gözalıcıydı. Öğle yemeğinden sonra Simferopol”un ilk kilisesini, Kebir Camisini, Puşkin Caddesi ve anıtını, Gorki Tiyatrosunu, Gorki Caddesi ve anıtını, tarihi banka binasını, Lenin Meydanında Lenin Heykelini, Kırım Millet Meclisi binasını gördük. Büyük pazarın son dakikalarında Tatar baklavasını görme, bazılarımızda tatma fırsatını yakaladı. Bizim tulumba tatlımızın daha büyüğü ve ilginç şekilli bir çeşidiydi. Akşam Simferopol”da Moscow Hotel”de konakladık. Buradaki gecemizi güzel müzikler eşliğinde dans edenleri izleyerek eğlenceli bir şekilde geçirdik.
Sabah bayramlaştıktan sonra Yalta”ya doğru yola çıktık. Yol boyunca Kırım Türklerinin rengarenk çiçekli bahçeli evlerini gördük. Ayrıca ilk defa kavanozda sergilenen fındık, badem, ceviz, kuşburnu,sepetlerde elma, ayva tezgahını gördük. 300 metre yükseklikte dağlarla çevrili Simferopol hem düz hem de sulak bir bölge olduğu için 3.yy”dan beri insanların yaşamak için seçtiği bir bölgedir.13.yy”da Tatarlar yerleşmiştir. Simferopol Yunanca bir kelime, Polonya”lıların şehri anlamına geliyor. Kırım nehirleri yazın çok güzel, kışın ise taşarak trafiğe engel olur. Aluşta”da bulunan Çatır Dağı alan bakımından en geniş dağıdır, her yerden de görünür. Çatır dağına atla çıkmak meşhurdur. Alman, Fransız turistler buraya atla çıkmadan turu tamamlamış sayılmazlarmış.
Kırım”ın geniş alanlara yayılmış, “Cabarnet” cinsi üzümlerin yetiştiği bağları da görülmeye değerdi.
Burada Sovyet zamanından beri en popüler taşıt troleybüstür. Ucuz, havayı en az kirleten, en çok tercih edilen ulaşım aracıdır. Simferopol, Yalta, Sevastopol arasında 86 km”lik Dünyanın en uzun troleybüs hattı bulunmaktadır.
Yalta
Yalta I.Nikolay tarafından kurulmuş. Yunanca Yalovas kelimesinden (deniz kıyısı) gelmektedir. 90 Bin nüfusu bulunan şehir ülkemizdeki Bodrum ve Trabzonu anımsatmaktadır. Yalta”ya vardığımızda ilk olarak Nikita (Nikitsky) devlet botanik bahçesini gezdik. Botanik bahçesi, 1812 yılında İsveç asıllı Rus botanikçi H. H. Steven tarafından yapılmıştır. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen 28 bin çeşit ağaç ve bitki barındıran 120 hektarlık bir bilim merkezidir. Botanik bahçesinde bayanların iyi – kötü huylu olduğunu tespit eden bitki örtüsü, gençlerin birlikteliğinin dedikodusunu dalları ile Yalta”ya ileten ağaç ilgi çekiciydi. Daha sonra muhteşem mimarisi ile bizi büyüleyen Massandra Sarayı”nı gezdik. Saray, ismini yakınında bulunan Masan köyünden almaktadır.
Aleksandr Nevski Rus Ortodoks Katedrali, ilk taş bina olan Ioan Ziatoys Kilisesi, Çehov”un müze evi, 1911 yılında Çar II.Nikolay için yazlık saray olarak yaptırılmış, 2.Dünya savaşında Yalta Konferansının yapıldığı Livadia sarayı gezdiğimiz yerler arasındadır. İnşasında beyaz Kırım graniti kullanılmış, sarayın bazı bölümlerinde ve arka bahçedeki çeşmede İslami motifler kullanılmış, bahçesi, ihtişamlı sütunları ile görülmeye değerdi.
Akşam saatlerinde Yalta sahilinden konaklayacağımız Bristol oteline doğru giderken şehir meydanında hafta sonları canlı müzik eşliğinde dans eden yaşlıları büyük bir zevkle seyrettik. Bülent Hanım”ın bayram gecesi bembeyaz saçları üstünde şık şapkası ile bir Cumhuriyet kadını şıklığında akşam yemeğine gelişi geceye damgasını vurdu. Ukraynalı”ların bile “ooo” diyerek baktıklarını söylemeliyim…
Feodosia (Kefe) / Sudak
Feodosia Yunanlılar tarafından kurulmuştur.İklimi çok güzel, şifalı bitkileri ile ünlü bir şehir. Halkı turizm, bankacılık ve ticaret ile uğraşmaktadır. Feodosia”da deniz resimleri ile tanınan ünlü ressam Aivazovsky”nin anıt mezarını, St.Sergy Ermeni kilisesini, Aivazovsky sanat müzesini gezdik. Aivazovsky 82 yıllık yaşamına 6000 sanat eseri sığdırmış. Bunların içinde 8 günde tamamladığı deniz tablosu en çok ilgimizi çeken eseriydi. Kefe camisini, kale kalıntılarını gördükten sonra Koktebel”e doğru yola çıktık. Koktebel”e vardıktan sonra çok iyi düzenlenmiş ,Karadağ Doğal Tabiat Müzesi”ne gittik.Bu bölgede yaşayan bitki, kelebek, kuş ve balıkları gördük. 14.yy”da Cenevizliler tarafından yapılan, günümüze kadar çok iyi korunarak gelmiş ve dünya mirası ilan edilmiş Sudak Kalesi görülmeye değerdi.. Kaleden Sudak sahiline baktığımızda pankarta yazılmış İzmir yazısını görmek hepimizi heyecanlandırdı. Sudak, 200″lü yıllarda kurulmuş olan Ortodoks Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı bir şehirdir.
Alupka / Balaklava / Sevastopol (Akyar)
Geziye damgasını vuran, Kırım”ın sembollerinden Kırlangıç Yuvası Kalesinin görüntüsü muhteşemdi. Kale, 1912 yılında uçurumun kenarındaki bir kaya üzerine kurulmuş. Kont Vorontsov Sarayını, bahçesini, sersebili ve ağaçtaki sevimli sincabın bize oyunlarını seyrettikten sonra Balaklava”ya gittik.Balaklava denizden ve karadan başlangıç ve bitiş noktaları belli olmayan ilginç bir şehir. Alupka Kırım”ın en küçük şehri, Kırım Tatar evlerinden merdivenle denize inilirmiş.
Sevastopol (Akyar) 864 000 km”lik alanı ile Doğu Avrupa”nın en büyük, Ukrayna”nın 2.büyük kentidir. 380 bin nüfusludur. Tatarlar yerleştikten sonra Akyar adını almış. Sevastopol”da Rus – Ukrayna filosu yönetilir. Sevastopol”da 1853-1856 tarihlerinde yaşanan Kırım savaşının üç boyutlu resminin sergilendiği Panorama müzesini geziyoruz. 360 derecelik resimde kendimizi savaş alanının içindeymiş gibi hissediyoruz. Koktebel”de hava şartları / mevsim değişikliği nedeniyle gerçekleştirilemediğimiz tekne turunu Sevastopol”da votkalarımızı içerek ve çok eğlenerek gerçekleştirdik.
Akşamı tarihi bir bina olan Sevastopol Hotel”de konakladık. Güneşli ama serin bir Sevastopol sabahında şehri gezmeye başladık. Meydanları, müzeleri, kiliseleri ve antik kenti gördük.
Bahçesaray”a doğru ilerlerken 1853-1856 Kırım savaşında şehit düşen Türk askerlerinin anısına yapılan şehitliği gezdik. Öğle saatlerinde 15. yy’dan 18. yy’a kadar Kırım Hanlığı’na başkentlik yapmış Bahçesaray”a ulaştık. İlk defa ezan sesi duyduk. Türkçe konuşan Tatar rehberimizden Kırım Hanı Mengli Giray’ın yaptırdığı rengarenk Hansarayı”nın, adına şiirler yazılan Gözyaşı çesmesinin hikayesini dinledik. Şehrin adının, Puşkin”in meşhur şiiri sayesinde Bahçesaray olarak kaldığını öğrendik. Bahçesaray Cami içinde dini nikah kıyılan gelinler gördük.
Bahçesaray”dan çıkıp Odesa trenine binmek üzere Simferopol”a yol alıyoruz. İkinci kez uğradığımız tarihi Flamingo Restaurant”ta akşam yemeği yedik. Odessa”ya ulaşmak için Simferopol”den trene bindik. Tren yolculuğu dört kişilik kompartımanlarda gayet eğlenceli geçti.
Odessa
Odessa, 15-18 yy” da Türklerin yerleştiği, o zamanlarda ismi Hacı Bey olan, çok güzel bir şehir. Nüfusu 1 milyondan fazla, bunun % 5 yahudi, 130 ırk yaşamakta, herkes Rusça konuşuyor. Halkı soruya soruyla cevap verir. Özgür Odessa”lılar olarak tanınırlarmış. İki yüz sene önce çok sıcak olan kentte hiçbir ağaç yokmuş, Avrupa”dan ağaçlar gelmiş. Bugünse muhteşem güzellikte bir şehir olmuş.Odessa Şehir turunda parkları, anıtları, muhteşem mimarili binaları, denize doğru inilen Potyomkin merdivenlerini, seyretmeye doyamadığımız muhteşem opera binasını gördük. Odessa”nın turistik Arkadya bölgesinde öğle yemeği molası vererek, sahilini ve denizi seyrettik. Öğleden sonra iki yüz yıl önce inşa edilmiş, toplam uzunluğu 100 km olan yer altı labirenti Katakomblarını gezdik. Katakomblar II. Dünya savaşında partizanların barınağı olmuş, yaşanması çok güç yerlerdi.
Akşam yemeği için otantik Ukrainskaya Lasunka Restaurant”a gittik. Yerel canlı müzik eşliğinde porselen güveçte yediğimiz patatesli rosto hem gözümüze hem de damağımıza hitap ediyordu. Odessa tren istasyonuna giderken müzik yayını yapılan bir meydanda Ali İhsan Bey”in dans davetini kabul eden Ukrayna”lı bayanlarla yaptığı dans gösterisi muhteşemdi. Odessa”da konaklayamadık fakat tren saatine (22:25) kadar şehrin dolu dolu keyfini çıkardık.
Odessa – Kiev hattı treni bir öncekine göre daha lükstü, yorgun gezginler bu akşam daha erken yattı.
Kiev
Kiev, 1500 yıl önce üç erkek bir kız kardeş tarafından kurulmuş, Avrupa”nın en eski kenti. 3.000.000 Nüfuslu, yaklaşık 50 tepesi bulunan, doğusunu ve batısını Dinyeper nehri ayıran bir şehir. Kentte en iyi ulaşım aracı metro. 80 Bin seyircili stadyum 2.dünya savaşında % 40 zarar görmüş. Kiev”in sembolünün kestane olduğunu öğrendik.
Kiev”de konakladığımız gece Odessa”da binasına hayran kaldığımız Opera”ya gitme fırsatını yakaladık. Savaş müzesi görülmeğe değerdi.İskitlerden başlayan muhteşem mücevherlerin sergilendiği mücevher müzesi özellikle bayanlar için harika bir yerdi.Dünyada bir eşi olmayan, toplu iğne üzerinde satranç takımı, dikiş iğnesi deliğine kervan resimlerini işleyen Mykola Syadristy”nin mikro minyatür müzesi müthişti. Bu mikro eserlerin pek çoğu Guinness Rekorlar kitabına girmiş. Müzedeki eserlere hayretler içinde merceklerle baktık.
Bulutların üstünde uçuyormuş gibi görünen Andrevski Mihailarshi kilisesi, Sofya kilisesi, Kiev”i kuranların heykeli, anavatan heykeli, özgürlük meydanı, Dinyeper nehrinin görüntüsü görülmeye değerdi. Hafta sonu motorlu araç trafiğine kapalı Ukrayna’nın en ünlü caddesi Kreschatik (Kreşçatik) Caddesinde dolaşmak, muhteşem mimarili binaları seyretmek ayrı bir keyifti.
Bu kadar güzel bir bölgeyi programını alıp gerçekleştiren Ebruli Turizm ve emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. Daha nice güzellikler dolu, keyifli turlarda görüşmek dileğiyle.
Ülker Kırım