Moskova-St Petersburg gezisi, görsel ve kültürel yoğunluğu ile tadı damağımızda kalan, rüya gibi bir tur oldu..
* Nalan Gürler
* Ümmiye Ergül
* Selma Ergül
Gerek ulaşım zamanlaması, gerekse şehir içinde görülecek yerler-müze randevuları yönünden zaman akışı son derece iyi ayarlanmış, saatlerimizin hiç boşa geçmediği dolu dolu bir program hazırlanmıştı. Seçilen oteller, özellikle Moskova’da kaldığımız Holiday inn bireysel seyahatlerde de tercih edilebilecek son derece konforlu bir oteldi. St Petersburg’da konakladığımız Pulkovskaya otelinde ise sosyal ortamın renkliliği ve canlılığı hemen göze çarpıyordu. Rehberimiz Mehmet Ertan ile birlikte, gayet iyi Türkçe konuşan, işini büyük bir ciddiyet ve titizlikle yapan, bildiklerinin tümünü bize detaylarıyla aktarmaya çalışan yerel rehberimiz Nina‘dan çok şey öğrendik. Bizi St Petersburg kapılarında (peronda) karşılayan Anna’nın da hakkını vermek gerekir.
Moskova’daki ilk durağımız olan Kızıl Meydan’da, bir çok rengi şaşırtıcı bir uyumla yanyana barındıran, kırmızının her tonunun kullanıldığı, gözalıcı altın renkli soğan kubbeli yapılar gözlerimizi kamaştırdı. O etkileyici eserleri ve tüm Moskova’yı Serçe tepesinden bir kez de kuşbakışı izledik.
Kremlin’de, tıpkı Hermitage ve Peterhof’da olduğu gibi o dönemlerdeki ihtişam ve hiç bitmeyecekmiş gibi görünen zenginlik, bizleri zamanda yolculuğa çıkardı. Tarih ve sanat yolculuğumuz bununla kalmadı elbette; Borodino müzesinde savaşı yaşadık, Pushkin müzesinde Troya hazinesini gördük, Tretiakov sanat galerisinde Rus ressamlara ait muhteşem tabloların ve eski tarihli ikonların etkileyici detaylarına daldık, Tolstoy’un evinde misafir olduk.
Kiminle gideriz? Elbette Ebruli’yle.
Nalan Gürler- Ümmiye Ergül-Selma Ergül