İzmir sinagogları özgün yerel özellikler taşır. Sinagoglarının ana ibadet mekânına çoğunlukla Midraş’tan girilir ve Ehal üçlü bir yapıya sahiptir. İzmir sinagoglarının bir diğer özelliği de merkezi planla yapılmış olmalarıdır. Teva (kürsü), sinagog tavanını destekleyen dört sütunun ortasında konumlandırılmış olup, tavanı ve sinagog alanını dokuz bölüme ayırır. Daha sonraki dönemlerde, bazı sinagoglarda merkezi plan Ehal’in iki tarafına yerleştirilen çift Teva yapısı ile değiştirilmiştir.
İZMİR’DE GÜNÜMÜZDE MEVCUT OLAN BAŞLICA HAVRALAR
Kemeraltı’nda Şalom (Aydınlılar), Sinyora Giveret, Algaze, Bikur Holim, Etz Hayım, Talmud Tora, Hevra, Los Forasteros, Portekiz, Karataş’ta: Beit İsrail ve Rosh Ha-Har, Alsancak’da bulunan Şaar Aşamayım ile Karşıyaka’da Ahavat Shalom’dur.
Kal de Arriva (yukarı sinagog) diye de anılan Algazi Sinagogu’nun kapısındaki kitabeden de anlaşılabileceği gibi, 1724 yılında önemli din adamları yetiştiren Algazi ailesinden olan İshak Algazi tarafından kurulduğu kabul edilmekledir. Diğer bir görüşe göre de, bu sinagogun çok daha önceden var olduğunu ve 1666 yılında Sabetay Sevi’nin kontrolünde bulunduğunu ileri sürer. Avludaki 5649 (1889) ve kapıdaki 5661 (1901) tarihli kitabeler 1841 büyük yangını sonrası bir yeniden yapılanma ya da sinagogun başka önemli tamirat tarihlerini anımsatmaktadır.
Çoğu İzmir Sinagoglarında olduğu gibi, merkezi Ehal’in iki tarafındaki birer dolap üçlü bir blok oluşturur. Teva ana ibadet mekânının merkezindedir. Ehal’in sağ tarafında İzmir’in ünlü Hahambaşısı Avraham Palaçi’nin koltuğu bulunur.
Sinagogun üstü açık olan avlusunda alt kata açılan bir kapı görülür. Söz konusu alt kat eskiden Midraş olarak kullanıldığı gibi, ülkenin ve cemaatin selameti için on yaşlı erkeğin (asara batlanim) gün boyunca dua okuduğu bir mekandı ve aynı zamanda kullanılmayan kutsal kitap ve objeler gömülmeden önce burada depolanırdı. Bu mekanın adı Kal de Abaşo (aşağı singog) olarak bilinir.
Yirminci yüzyılın başına kadar İzmir’in en önemli Sinagoglarından biri olarak kabul edilen bu ibadethanede Azara’nın (kadınlar kısmı), söylentiye göre bir Kipur günü ibadet sırasında genç bir Hazan’ın oturan bir bayana göz kırptığının tespit edilmesi üzerine yıktırılması kararlaştırılmış ve bir daha inşa edilmemiştir.
Adı Algazi ailesine ve bu sinagoga bağlı olan bir kişi de İshak Ben Salomon Algazi’dir. 1889 yılında doğan İshak Algazi, İzmir’in ünlü Hahamı Hayim Palaçi’nin Bet Hilel Yeşivasında (dini okul) eğitim alıp, dedeleri gibi Algazi sinagogunda Hazanlık yapmış ve daha sonra yirminci yüzyılın ilk yarısının belki de en büyük Sefarad bestecisi olmuştur. Aslında Algazi Efendi sadece Yahudilerin değil, Türklerin de hayranlığını kazanmış, zamanında bütün musıki çevrelerinde tanınan bir sanatçı katına yükselmişti. Kendisi musikideki bilgisi ve üstatlığından dolayı Türkler tarafından “hoca” sıfatıyla anılırdı. Sinagog Kemeraltı, Havra sokağı civarındadır.
1724 yılında Salomon de Ciaves adında Portekiz kökenli Hollanda göçmeni İzmirli bir Yahudi, İkiçeşmelik yolu üzerinde geniş bir bahçesi olan evlerden birini Sinagog olarak kullanılması üzere bağışlamış, bir sinagog için gerekli olan tüm kitapların ve kutsal objelerin alınmasını sağlamış ve bitişiğindeki bazı ev ve dükkanları gelir sağlaması için Sinagoga vakfetmiştir.
Çaves Havrası olarak da bilinen bu Sinagogun bodrum katı, kentte sık sık görülen veba veya kolera salgınlarının birinde hastane olarak kullanıldığından, o tarihten sonra hasta ziyareti anlamına Bikur Holim Sinagogu olarak anılmıştır. Söz konusu bodrumun bir zamanlar Bet Din hapishanesi olması da ihtimal dahilindedir. 1772 de yanan Sinagog 1800 yılında, aynı aileden Manuel De Ciaves tarafından yeniden inşa edilmiştir.
Merkezi Teva’sı, çiçek ve meyve resimleri ile bezenmiş tavanı, yeşil – sarı boyalı ve süslü sütunları ile bu Sinagog İzmir’in en güzel ibadethanelerinden biridir. Sinagog İkiçeşmelik caddesindedir. (Güleryüz, Trakya ve Anadolu Sinagogları, 2008,68)
Etz Hayim Havrası, aynı adı taşıyan tüm öteki havralar gibi Bizans dönemine aittir. 1688 Yılında vefat eden Salomon Ben Ezra’ya ait olan ve Bate Knesiot adlı kitapta alıntı olarak kullanılan bir belgede, İzmir’de bulunan tek sinagogda Müslüman Türklerin de ibadet ettiği yazılıdır. Muhtemelen bu belgenin sözünü ettiği zaman dilimi, İzmir’in Türkler tarafından fethedildiği döneme rastlar ve İzmir’de henüz cami bulunmadığı için bu sinagogda dua ettikleri anlaşılır. Defalarca yangın ve deprem tehlikeleri atlatan bu sinagog, 1841 yangınından da zarar görmüş ve 1851 de Daniel De Sidi tarafından tamir ettirilmiştir. Uzun yıllardır harap bir halde olan Etz Hayim Sinagogu İZKA ve İzmir Musevi Cemaati Vakfı ‘nın desteğiyle, titiz bir onarım görmüştür. Günümüzde kültürel performanslar için etkin bir şekilde kullanılmaktadır.
Hevra Sinagogunun çok eski metinlerde geçen ismi Talmud Tora Havrası’dır. 17. Yüzyılda Yosef Eskapa zamanında mevcut olduğu bilinen bu sinagog birkaç kez yıkılıp yanmış ve tekrar inşa edilmiştir. Eylül 1838 yangınından sonra Çelebi ve Menahem Hacez kardeşler tarafından yeniden yapılanmışsa da, 1841 yangınında tekrar yanmış ve onarılıncaya kadar uzun yıllar harap durumda kalmıştır. (Güleryüz, Trakya ve Anadolu Sinagogları, 2008,68).
Merkezi planda kurulmuş olan Hevra sinagogu Tevası, üçlü Ehal kompozisyonu ve Midraş’ı ile tipik bir İzmir sinagogudur. Şalom Sinagogunda olduğu gibi, buradaki Teva da Yahudileri İspanya’dan getiren Osmanlı Kalyonlarından esinlenerek kalyon pruvası şeklinde yaptırılmıştır. İçinde bulunan yüksek Sefer Tora (Tevrat) sayısı Hevra sinagogunun çok itibarlı bir konumda olmasını sağlamıştır.
Hevra Sinagogu ‘nun çatısı 1999 da çökmüştür. 2020 Yılında Almanya Dışişleri Bakanlığının katkılarıyla koruma ve kurtarma çalışmaları yapılmıştır… Bu sinagog da kültürel etkinlikler için tercih edilen anlamlı bir mekan oluşturmuştur.
Tarihçi Galante, bu sinagogun Lazaretto fakirler yurdunu kuran Hollanda kökenli Yahudi Bayan Osbioveya Aseo tarafından kurulduğunu bir ihtimal olarak kabul eder. Yaygın inanca göre, Gveret ya da La Sinyora lakabı ile ünlü olan ve Osmanlı sarayında önemli bir mevkiye gelmiş olan Yosef Nasi’nin teyzesi Dona Gracia Nasi’nin bağışlarıyla inşa edilmiş ve onun ismi ile anılmıştır Sinyora lakabı ile anılan tek kadının Dona Gracia olduğu ve İstanbul’da da aynı isimde bir sinagogun var olduğu göz önünde tutulduğunda bu görüşün geçerliliği artmaktadır. 16. ve 17. yüzyılda birkaç kez yanan bina 1841 yangınında tamamen yok olmuş ve Moiz Bengiat Yeruşalmi’nin katkıları ile yeniden inşa edilmiştir.
Sinagoga bahçeden beş basamaklı bir merdiven ile girilir. Sinagog zeminindeki düzenden, daha önce dört sütun arasında merkezde bulunan Teva’nın, 1940 yılında Ehal’in yanına çekildiği ve sağlı sollu çift Teva uygulamasına geçildiği anlaşılmaktadır. Üzerinde Tevrat’tan ayet yazılı kapısı ile Ehal, İzmir’e özgü klasik “üçlü düzen”e uygundur. Azara balkonunun alt kısmı bu sinagoga özgü, orijinal çiçek ve manzara resimleri ile süslüdür. Sinagog Kemeraltı, Havra sokağı civarındadır.(Güleryüz, Trakya ve Anadolu Sinagogları, 2008,68)
Bet Hillel sinagogu, Palaçi ailesinin evinde kurulmuştur. Haham Hayim Palaçi (1788-1869) ve oğlu Haham Avraham Palaçi (1809-1899), 19. Yüzyıl İzmir Yahudi Cemaatinin en önemli din bilginleridir. İkisi de devrin en büyükleri olarak anılırlar ve ünleri İzmir ve Türkiye sınırlarını aşmış, Avrupa ve Ortadoğu’nun Yahudi din bilginlerinin danışmak için İzmir’e gelmelerine neden olmuştur. Haham Hayim Palaçi hayatı boyunca toplam 72 kitap yazmış olup, bunların 26 tanesi yayınlanmıştır ve 1861 yılında Sultan Abdülmecit tarafından “Adaletten sorumlu din adamı” nişanı ile ödüllendirilmiştir.
1788 de İzmir’de doğmuş, Musevi Okulu’nda okuduktan sonra 25 yaşında din bilgini olmuş, 40 yaşında da dini yargıç ünvanını almış ve 1865 te 77 yaşında iken Hahambaşı olarak hamamlık yapmış olan Hayim Palaçi’nin Bet-Hillel Sinagogun da yazdığı eserler, halen dünyada dini eğitim veren okullarda ders kitabı olarak da okutulmaktadır.
Bet Hillel sinagogu, Haham Hayim Palaçi’nin mezarı ve bulunduğu Gürçeşme mezarlığındaki arınma havuzu (MİKVE )ile birlikte, Hayim Palaçi’nin öğrencilerinin Pırlanta Üçgeni olarak adlandırdıkları ve mutlaka ziyaret edilmesi gereken kutsal mekânlar olduğu inancındadırlar. Sinagog Kemeraltı, Havra sokağı civarındadır.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından restore edilmiş olup , “Rav Palaçi Anı Evi” olarak hizmete açılmıştır.
Şalom Sinagogu, Tulumbalı Havra anlamına gelen “El Kal de La Tromba” adı ile de bilinir ve 1930’larda Aydın’dan gelen Yahudilere tahsis edildikten sonra, Aydınlılar Havrası olarak da anılır. 1648 yılında İzmir Yahudi cemaatinin dini lideri konumuna gelen ve ilk kez örgütlenmesini gerçekleştiren Jozef Eskapa’nın 1620 yıllarından itibaren Büyük Hahamlığını yapmış olduğu sinagogdur. Haham Jozef Eskapa aynı zamanda genç Sabetay Sevi’ye dini eğitim vermiş, ancak daha sonra Sabetay Sevi’nin kendisini Mesih ilan etmesinin ardından İzmir’den kovulmasına ön ayak olmuştur. Şalom sinagogu 1841 yangınında hasar görmeyen tek sinagogdur.
İzmir’in en otantik sinagogu denebilecek Şalom Sinagogunun içi, kalem işleri ile bezenmiş tavanları, duvar diplerinde sedirleri ve çiçekli yastıkları ile tipik bir Türk evini anımsatır. Sinagog’un Teva’sı Yahudileri 15. Yüzyılda İspanya’dan getiren Osmanlı kalyonlarından esinlenerek yapılmıştır ve gerçekten yapı olarak kalyon pruvasına benzer. Merkezi tarzda yapılmış olmasına rağmen 1939 yılında Teva merkezden alınıp Ehal’in karşı duvarına yerleştirilmiştir. Klasik üçlü Ehal kompozisyonu bu sinagogda da mevcuttur.
Onaltıncı yüzyılda Filistin Osmanlı İmparatorluğunun bir parçası iken, oraya yerleşmiş olan Sefarad Yahudileri Safed şehrini bir dini merkez ve Kabala’nın kutsal şehri olarak kabul etmişler ve Mavi Havralar adıyla anılan havralar kurmuşlardır. Şalom sinagogunun mavi renkleri Safed havraları ile bağlantısı açısından anlam kazanmaktadır.
Sinagogun bahçesinde bir demir suka ve üzerinde Tanrı’nın Krallığını simgeleyen bir taç vardır. Dünyada var olan tek taçlı suka olduğu iddia edilir. Sinagog Kemeraltı, Havra sokağı civarındadır.
İsmi ile İzmir’de kurucularının hangi ülkeden göç ettiklerini belirten tek sinagog Portekiz Sinagogu’dur. Bu sinagogun 1569 yılında Kuzey Afrika ve Venedik’ten göç etmiş Portekiz asıllı Yahudiler tarafından kurulduğu tahmin edilir. Hahambaşı Yosef Eskapa döneminde, yani 1620 yıllarında var olduğu bilinen altı adet sinagogdan biridir ve adı İzmir’de o dönemin en büyük sinagogu olarak geçer.
1665 yılında Sabetay Sevi’nin İzmir’e dönüşü ile yaşanan olaylarda Portekiz Sinagogu önemli bir yer tutmuştur. Sabetay karşıtlarının kalesi sayılan bu sinagog, Sabetaycı hareketin genişlemesi ile kapılarını Sabetay Sevi’ye kapatır. Buna karşı, Sabetay ve taraftarları sinagoga kapıyı kırarak girerler ve karşıtlarının önderleri olan hahamları kovarlar. Bunların arasında Algazi sinagogunun kurucularından Salomon Algazi de vardır. Sabetay Sevi bu baskında kendini Yahudilerin Mesihi ve kurtuluş gününü 18 Haziran 1666 olarak ilan eder. Portekiz sinagogu bundan sonra Sabetaycı hareketin merkezi olur ve İzmir Yahudilerinin geniş kısımları bu harekete katılır. Dünyanın değişik yerlerinden insanların İzmir’e gelip Sabetaycı harekete katılması ile genişleyen durum Saray’a bildirilir ve Sabetay’ın saraya çağırılması ile İzmir’deki isyan havası yatıştırılır.
Portekiz sinagogu 1976 yılında yanmıştır. Ön duvarı dışında tamamen harap durumda olan yapı, 2016 yılında imzalanan bir sözleşme çerçevesinde EGİAD tarafından restore edilerek ayağa kaldırıldı ve EGİAD Sosyal ve Kültürel Etkinlik Merkezi olarak kullanıma açıldı.
Los Foresteros Sinagogu, dünyada ikinci bir örneği olmayan birbirine bitişik dört sinagogdan biridir. Adı ‘yabancılar’ anlamına gelir. Ege adalarından, Yunanistan’dan ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden İzmir’e göç eden yabancılar tarafından kurulduğu tahmin edilir. Muhtemelen 17. yüzyılda inşa edilmiş ve bir yangınla yok olana kadar aktif kalmıştı. Yıkıldıktan sonra kümes hayvanlarının koşer (helal) kesimhanesi olarak kullanıldı. 2022 Yılında restorasyonuna başlandı.
(19.) Yüzyılın ortalarında gelişmeye başlayan Yahudi burjuvazisi geleneksel Yahudi mahallelerini terk ederek kendine yeni bir yerleşim alanı bulmuştur. Bu bölge, bugünün Mithat Paşa caddesi olan, körfezin güney kıyı şeridi ve tepeleri idi. Bu bölgede gittikçe artan Yahudi nüfusunun ibadet ihtiyacı var olan sinagoglar tarafından karşılanamayınca, yeni ve daha büyük bir sinagog kurmak üzere Sultan 2. Abdülhamit’e başvurulmuştur. 15 Mart 1905’te Sultanın fermanını takiben Bet İsrail Sinagogu’nun inşası başlatılmış ve 1907 yılında ibadete açılmıştır. Ancak, ekonomik yetersizlikler sinagogun iç dekorasyonunun tamamlanmasını geciktirmiş ve bugünkü halini 1950 yılında almıştır.
Bet İsrail İzmir’in en büyük ve görkemli sinagogudur ve dini nikâh törenleri genelde burada yapılmaktadır. Sinagogun yapı üslubu ve oturma düzeni geleneksel İzmir üslubundan farklı olup, merkezi planla kurulmamıştır ve baştan çift Teva uygulaması yer almıştır. Arsanın konumu yüzünden Ehal Akodeş doğu değil güney duvarına yerleştirilmiştir. Bu nedenle, ibadet doğu duvarına dönülerek yapılır. Sinagogun üzeri merkezi bir kubbe ile örtülmesi düşünülmüş ancak, maddi olanaksızlıklar nedeni ile küçük bir kubbe ile örtülmüştür.
Bet İsrail Sinagogunun ahşap işleri masif maun kullanılarak İtalyan ustalar tarafından yapılmıştır ve İtalyan sinagoglarını anımsatır. Bet İsrail Sinagogu iki katlıdır. Alt kat erkeklere ayrılmışken, üst kat kadınlar kısmı olarak yapılmıştır. Bugün üst katta dini objeler, belgeler fotoğraflardan oluşan küçük bir sergi salonu bulunmaktadır. Sinagog Mithat Paşa Caddesi, Karataş’tadır.
(19.)Yüzyılın ikinci yarısından itibaren geleneksel semtlerini terk eden Yahudiler Karataş ve çevresine yerleşmeye başlarlarlar. Varlıklı aileler deniz kıyısını tercih ederken, daha dar gelirliler Halil Rıfat Paşa semtinde kendilerine yer edinmişlerdir. Gittikçe büyüyen Yahudi nüfusunun ibadet ihtiyacını karşılayacak olan bir Sinagogun daha önce bu semtte bulunmaması oradaki nüfusu yeni bir sinagog kurmaya itmiştir.
Tam olarak bilinmemekle birlikte, Nesim Levi Bayraklı’nın oğlu Moşe Levi tarafından bu sinagoga bağışlanmış bir yazıtta 1894 tarihi ve 1896 ve 1904 tarihlerini taşıyan iki adet kutsal kitap örtüsü sinagogun 1890lı yıllarda kurulduğuna işaret etmektedir.
Roş Ha Har Sinagogu merkezi plan mimarisine göre inşa edilmiştir ve diğer İzmir sinagoglarında olduğu gibi Ehal üçlü kompozisyon niteliği taşır. Bu sinagogda 1960lı yıllara kadar düzenli bir şekilde ibadet ve törenler yer almasına rağmen, Yahudi nüfusunun azalması ile sadece bayramlarda kullanılır olmuştur. Sinagog Halil Rıfat Paşa Caddesi üzerindedir
Şaar Aşamayim Havrası, Alsancak’ta yerleşen Yahudilerin ibadet mekânı olarak inşa edilmiştir. Son dönemde yeniden inşa edilen ve 1 Aralık 2019’da kapılarını açan bu havra günümüzde Beit İsrail Havrası’ndan sonra en yoğun kullanımı olanıdır.
Karşıyaka’ya (Kordelyo) yerleşen Yahudilerin ibadet mekânı olarak Alaybey’de inşa edilmiştir. Sefared havralarından olmadığı için Karataş’taki Beit İsrail havrası gibi İtalyan etkisi ile kilise planlı inşa edilmiştir. Günümüzde Karşıyaka Belediyesi tarafından konservatuar işlevi kazandırılan bu yapının ibadet yapılan ana mekânı dışında kalan yerleri birtakım ekler yapılarak değişikliğe uğratılmıştır. Ana mekânda bir değişiklik yapılmadığı için havranın plan şeması, oturma sıraları, tevyası, tora dolabı ve mekan içindeki süslemeleri özgündür.