ŞÜKRÜ TÜL İÇİN YAPILAN “ANIT MEZAR” HAKKINDA – Nejat Sayıner
Sevgili arkadaşım, dostum Şükrü Tül’ün vedasından sonra, eşi Yeşim Tül, mezarını tasarlamamı istediğinde tereddütsüz kabul edip, bir süre toprağın çökmesi için beklemesini söyledim.
Görevim zordu, hem Şükrü’nün hem Yeşim’in beğenmesi gerekiyordu. Hem empati yapmalı, hem anlamlı, anlaşılır ve estetik bir tasarımla, Şükrü Tül’ün kişiliğini, özgün bir şekilde yorumlamalıydım.
Şükrü Tül’ü , daha önce, 9 Eylul Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesinde bir mekanı Eski Eser Koleksiyonu mekanına (Müze) dönüştürme tasarım çalışmam sırasında daha iyi tanımıştım. Bir kaç nesil geriye giden pek çok ortak özelliğimiz vardı.
Sıkıntılı birkaç hafta Şükrü’nün anıları ile yatıp kalktım. Bu satırları yazarken olduğu gibi, tekrar veda acılarını yaşadım…
Sonunda bir sabah uyandığımda, Şükrü’nün gülümseyerek beğendiği ana fikir oluşmuştu. Hemen önce kağıda çizdim, sonra ahşaptan kütle maketini yaptım. Sıra eşi Yeşim’e sunmaya gelmişti. Büroma gelip, çizim ve maketi gördüğünde, yüzündeki ifadeden beğendiğini anladım. “Ege’nin de onayını alıp, hemen yapalım” dediğinde, rahatladım. Ege’den onay geldi ve işe başladık.
Önce, Nazım Usta’yı bulduk. İşi kabul etti ve atölyesini istediğimiz gibi kullanabileceğimize söz verdi.
Sonraki üç gün Yeşim, Nazım Usta ve ben, Buca, Karabağlar, Tepeköy, Kemalpaşa’daki mermercilerde taş aradık.
İstediğimiz renk ve kalınlıkta taş yoktu. Sonunda istediğimize yakın bir kütük (topraktan çıkmış haliyle, şekilsiz kütle) bulduk. Mermer kütle, kalın dilimler halinde kesilip,Nazım Usta’nın atölyesine geldikten sonra Yeşim’le birkaç gün Buca sanayideki atölyeye taşındık. Bütün parçaları teker teker boyutlayıp kestikten sonra bunları, atölyedeki platformun üstünde yapıştırmadan monte ettik. Parçaları(yaklaşık 300 parça) numaralayıp, montaj fotolarını çektik. Daha sonra Nazım Usta , atölyesindeki mermerleri mezarlığa taşıyıp, yeniden monte edip, yapıştırdı ve gördüğünüz anıt mezar ortaya çıktı.
13 Mart 2017 de, eşi Yeşim, oğlu Ege, 9 Eylül Üniversitesinden öğretim üyesi arkadaşları olan Prof. Dr. Remzi Yağcı, Doç. Dr. Elif Keser, Öğretim üyesi Betül Sağıt Teoman, Öğretim üyesi Özlem Özkaya, Nina, Resmiye, Rodney, Deniz, Faden ve öğrencilerinin bulunduğu bir tören ile Şükrü Tül’ü andık, anıt mezarını çiçeklerle süsleyip, mendereslerinden sular akıttık. Törende Prof.Remzi Yağcı ve Nina, tasarım hakkında açıklama yapmamı istediklerinde konuşamadım. Bir yapıtın açıklanmasından hoşlanmasam da, Nina’nın ısrarı üzerine bu yazıyı yazmak zorunda kaldım.
Tasarımın tanımı: Şükrü Tül’ün dürüst kişiliği, kültürel, mesleki , yöresel çağrışımların, birikimlerin yansıtıldığı , estetik bir yorumdan oluşan anıt mezar .
Bu yapıtta kaplama malzeme kullanılmadı. Anıt mezar tamamen masif mermerden yapıldı.
Mermerler parçalara ve tekrarlanarak kullanılacak boyutta modüllere ayrıldı. Bu kompozisyonu oluşturmada ve estetik yaklaşımda ,”altın oran”ı yakalayabilmeyi sağlayacaktı. “Modül”, Şükrü Tül’ün pek iyi bildiği İyon Kültürünün de vazgeçilmez yapı ve estetik öğesiydi.
Yanlarda görülen modüler kuşaklar, üst üste gelmiş üç kat mermerler, masif bir duvar oluşturdu (Pers anıtmezar çağrışımı).
Aynı mermerden bir iç duvar yapılarak, arada oluşan hacimde, Ege’yi ve Menderes Nehrini sembolize eden “meandros” figürü ile çiçek vazolarına kadar içindeki su ile “kesintisiz ” akan ,”menderesler” oluşturuldu.
Mendereslerin içine beyaz mermerden parçalar ve su konarak köpük çağrışımları, durgun suda, gökyüzü ve bulutların yansımaları sağlandı. Şükrü Tül’ün Aydın’lı (**) olması, Menderes Nehri’nin bir tasarım öğesi olarak bulunmasını zorunlu kılıyordu.
Her iki yanda, baş ve ayak ucundaki 4 adet, 24 cm derinliğindeki havuzlar ile, içine çiçeklerin konacağı su geçirmez “vazo”lar oluşturuldu. Böylece getirilen çiçekler , toprak üzerine bırakılmayacak, içindeki suyu sızdırmayan vazolara konarak, hem daha uzun süre dayanmaları sağlanacak, hem de tasarımın öğelerinden olacaklardı.
Mendereslerin dört köşede birleşmeleri, öncekiler gibi olmayan, özgün tasarımla birleşip, 90 derece kıvrılarak vazolara akmaları sağlandı. Remzi Hoca, mendereslerin köşe dönüşlerinin ve anıt mezarın bütününün özgün tasarım olduğuna dikkat çekti.
Mendereslerin çerçevelediği iç hacime, büyük mermer modüller belli aralıklarla dikine yerleştirilerek aralarına canlı yeşil bitki dikilmesi için toprak dolduruldu.
Orantılı şekilde yükselip, tekrar başucu ve ayakucunda toprağa yaklaşan mermer yüzeyler, insanın topraktan gelip toprağa geri dönmesini, ailesini, arkadaşlarını, öğrencilerini ve kitaplarını sembolize ettiler.
Bunları yorumlamamda, fonksiyonel ve estetik bir bütün oluşturmamda, Bauhaus (*) Felsefesinin ve “Hands and crafts movement” ın etkileri görülebilir.
Nejat Saygıner, Mimar, ODTÜ
12 Haziran 2017, İzmir
Notlar:
(*) “Doğru tasarım, doğru malzeme, işçilik, fonksiyon, modülerlik, estetik, sahte görüntüden, gereksiz süslemeden kaçış, sadelik” öğelerinin vazgeçilmez bütünlüğü.
(**) Aydın Kentinin ve Ege Kültürünün tanıtılmasında çok fazla emeği, kitapları olan, idealist, örnek insan Arkeolog ve Öğretim Üyesi Şükrü Tül için, doğduğu kent olan Aydın’da da bir anıt mezar ve/veya “anıt” yaptırılmasını öneriyor, dahası bunu zorunlu buluyorum. Bu, Aydın Kentinin, Şükrü Tül’e ödemesi gereken bir vefa borcudur.